
Mustafa Hoş'u fark etmek
Mustafa Hoş ; televizyon habercisi, televizyon genel yayın yönetmeni, gazeteci, yazar, düşünür ve de konuşur. 2 aydır, deyim yerindeyse "çatır çatır" Mustafa Hoş'la yatıp, Mustafa Hoş'la kalkıyorum.
İletişim Fakültesinde öğrenci olmanın güzel yönlerinden birisi de, her hocanız, her hafta, her dersinde, bir çok kitaptan bahsediyor olmaları. Sadece kitap değil elbette. Kitaplar, düşünürler, yazarlar, direnenler, sanatçılar ve daha onlarca bilinmesi gereken, okunması, izlenmesi gereken insanın varlığından haberdar oluyorsunuz.
Mustafa Hoş ismi, ara ara belleğimize girse de, gerçekte, iletişim hocalarımdan birisinin "Okumanızda fayda var" diyerek bahsettiği "Abluka" kitabıyla hayatıma girdi.
Perde arkasında, daha doğrusu ekran arkasında, gazetenin yazıişlerinde, radyonun televizyonun ve de sinemanın kamera arkasında olanları pek bilmeyiz, bilmek de işimize gelmez.
Oysa ki; Metin Uca ile Günaydın Türkiye programı dendiğinde, arka planındaki yapımcıdır, Mustafa Hoş.
Haber kanalı olması amaçlanan, 24 adlı televizyon kanalının, hem isim babası, hem kurucu yöneticisi, hem genel yayın yönetmenidir.
ABLUKA adlı bir kitap
Abluka adlı kitabını almakla, bir kitap aldığınızı düşünüyorsunuz ama gerçekte,
Mustafa Hoş TV habercisi, gazeteci, televizyoncu, yazar.
Abluka'nın dışında "Big Boss" adlı kitabıyla da çok konuşulmuştur Mustafa Hoş. Şimdi anlatacağımız ise, "Abluka" kitabı olacak.
Kitabın adedi - teknik bilgilerini her yerde bulabilirsiniz bu sebeple, benim vereceğim bilgiler, kitabın ruhuna sızmak konusundaki, algılarım, farkedişlerim olacak.
Hoş, Abluka'nın önsözünde:
"Zonguldak'ta İnanış Gazetesi'nde, çeyrek asır önce, elime bir fotoğraf makinesi verdiler, "Git, haber bul" dediler" diyerek başlar.
Elinde fotoğraf makinesi, çıkar caddeye. Daha ilk dakikada, önüne bir adam düşer, havadan. Gökten adam yağıyor, diyerek betimler. Sonra bir tane daha. Şaşkındır ve elindeki fotoğraf makinesiyle çekmeye başla, kare kare. Düşenlerden birisi "Çekeceğine, yardım etsene" der. Şaşkınlık, acemilik, kararsızlık derken, havadan sudan son adamı çekmek yerine, makinesini bırakıp, düşenlere yardım etmeye çalışır. O sırada yere düşenlerin çarpıp düştüğü bir teyze de söylenir : "Allah belanı versin. Yardım etsene"
Mustafa Hoş'un anlatımıyla : "Daha ilk günümde, haber üstüme yağdı. İlk haberimde, gündem olmuştum. O günden sonra da, haberler hep üstüme üstüme düştü" şeklinde, keyifli bir anlatımla karşılıyor okuyucu.
Abluka'yı okurken, bir de baktım ki; 24'le başlayan televizyon sürecini öğrenirken, bir yandan da, Mustafa Hoş'a dair kafamda hemen hiç bir bilgi olmadığını, sadece isminin az biraz aşinalığı dışında, hiç tanımadığım bu meçhul adamı tanımaya başladım.
24'te, patronajta Hasan Doğan vardır. Hasan Doğan, Mustafa Hoş'un söylemiyle "Ağabeyidir" ve Doğan daha sonra Türkiye Futbol Federasyonu olduğunda, Mustafa Hoş, kendisini himaye eden bir ağabeyden yoksun olduğunu söylemekten çekinmez. Doğan'ın vefatından sonra da: "Sizin hiç ağabeyiniz öldü mü? Benim öldü." diyerek, Hasan Doğan'la olan bağını ve Doğan'a olan bakışını net bir şekilde belli eder.
24'ün kurulması sürecinden başlayarak, ekibi kurması, var olanlarla çalışması, Hasan Doğan ve sonrası, Şamil Tayyar'ın, bu süreçte kendisine gelip; Star Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni olmak için, Hoş'tan destek istemesi ve alamadığında, kalemini nasıl da Mustafa Hoş aleyhine kullandığını görüyoruz.
Abluka'da, 24'ün kurulma öncesi hazırlıklarından başlayarak, 24'ten ayrılma sürecini, bu süreci başlatan Mustafa Karaalioğlu ve Ethem Sancak dönemini de öğreniyoruz. 24'ü "AKP Kanalı yapmayalım" diye direten Mustafa Hoş, daha kurulma sürecinde Ahmet Hakan Coşkun'a da teklif götürdüğünü ücret konusunu öncül olarak dayatan Ahmet Hakan'a "Konuşulur, uzlaşırız." dese de, Ahmet Hakan'ın asıl önemli şartı "Bir ayağım da AKP'de olmalı" demesidir.
"24, AKP Kanalı olursa, ayrılırız" diyenlerin kendisi kanaldan ayrıldığında, nasıl da en koyusundan AKP'li havasında dolaştıklarını, konuştuklarını söyler.
24'ten ayrılmak zorunda kalan ve istifa ettiğini söyleyen Mustafa Hoş'un, hem radikal islamcı Yeni Akit hem de Oda Tv tarafından "AKP'li ilan edilmesini" ise, anlamanın zorluğu olarak anlatıyor, Mustafa Hoş.
24'ten sonra aldığı her teklifte, mesleki olarak hiç bir arkadaşını "koltuğundan eden, işinden eden" olmak istememiş ve bu sebeple, hangi göreve getirilmek istenirse, ilk şartı "O arkadaşla yolunuzu ayırmadan, bana teklif etmeyin o koltuğu. Gelirken birini göndermek, benim anlayışımda yok" der.
Abluka, kuşatılmış medyanın, 2001 - 2015 arasını yadsınamaz gerçekler ve bu gerçeklerden ya içinde olup yaşadığı yahut şahit olduğu veyahut bilgisine sahip olduğu olaylar üzerinden anlatır, Mustafa Hoş.
NTV'ye giderken, Mirgün Cabas'ı koltuğundan etmediğini, aksine bu konuda Cem Aydın'a "Önce Mirgün'le konuşun. Konuştunuz mu?" dediğinde, herkes şaşırmıştır, Abluka'da yazılanlara göre.
Patronaj, "göndereceği gazeteciler" için, bilgi vermeyi dahi düşünmemişlerdir. Oysa Mustafa Hoş, halihazırda hepsi de yaşayan, diri olan şahitlerini tek tek söyleyerek olayları anlatır.
Abluka, hem yakın tarih, hem siyasi iletişim, hem medya tarihi, hem iletişim öğrencileri ve haberci adayları için, televizyon dünyası ve gazeteci adayları için, mesleki yol haritasıyla kişisel yaşamın onur noktasının, nasıl kesiştiğini anlatması bakımından, kitaplığımıza kalıcı olarak girecek kitaplar arasında yer almalı.
Bir başka yazıda, Abluka'nın daha duru, daha sakin, okumanın etkisinden kurtulmuş olarak, yeniden ele alınarak, yeniden yazacağımı söyleyebilirim.
Mustafa Hoş'un, 2009'dan bu yana yayında olan blogunu takip için tıklayın.
Kendi dilinden, Mustafa Hoş ve Abluka'yı dinlemek
"Yazdığım, Medya Tarihi değil, Utanç Tarihi" - Cumhuriyet Gazetesi söyleşi
Okuma sabrınız ve ayırdığınız zaman için minnettarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder